Yeni Dönemin Oyun Değiştiricisi  “Muhabbet”

Yeni Dönemin Oyun Değiştiricisi  “Muhabbet” 

 

 

Jamie Cem Gülcan insanların gerçekten birbirleriyle Muhabbet etmediklerini, yan yana geldiklerinde kaliteli zaman geçirmediklerini fark etmesi üzerine ortaya çıkardığı bir oluşum Muhabbet.  Jamie bu durumdan uzun süredir şikayetçiyim diyor. Tabi bu şikayete karşı çok daha ciddi bir farkındalıkla kendini ortaya koyarak harekete geçmiş durumda… İnsanların doğru konu ve gerçek sorularla kendisine ve birbirlerine dokunmasına, bağ kurmasına ve bu sayede de gerçek bir iletişim ortamının oluşmasına olanak sağlıyor.

Jamie ile gerçekleştirdiğimiz röportajımızda, Muhabbet’in nasıl oluştuğunu, çıkış amacını, yolculuğunu ve varılacak noktasını ve konuştuğumuz her şeyi sizlere olduğu gibi aktarmak istiyorum.  

 

Aşağıdaki röportajı takip ederken baş harflerinin açılımı.
N: Monthly Fitness Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Nurcan İbrahimoğlu
J: Muhabbet oluşumunun kurucusu Jamie Cem Gülcan

 

 

Muhabbet Oluşumu ve Jamie Gülcan

N.İ: Merhaba Jamie

J.Merhabalaar,

J: Ses kaydı mı alıyorsun? 

N: Evet 🙂

J: Nasıl ilerliyoruz şimdi ses kaydıyla mı?

N: Evet senin için soru cevap hazırlamadım biraz daha sana ve Muhabbete uygun olması için röportajımızın Sohbet & Muhabbet kıvamında akışında gitmesini istiyorum. 

N: Aklıma ilk gelen şeyle başlamak istiyorum yola çıkışın Sohbetti ama sonrasında Muhabbet’e evrildi süreç. 

J: Evet, 

N: Sohbet nereden çıktı neden Muhabbet’e değişti çok merak ediyorum.

J: Sohbet aslında mahalle arasında konuşulan bir şey Muhabbet ise sevgide bir olmak demek. Bunu da Muhabbet etkinliklerinin bir tanesinde katılımcılardan biri bizimle paylaştı. Muhabbet aslında kelime köküne inersek 

Mu: Beraber olmak, birlikte olmak,bir olmak 

Habb: Habbibi sözcüğünden gelir. Sevgi ile olmak, sevgi olmak.

 

İlk başta “Derin Sohbet” diyorduk. Ama aslında yaptığımız derin sohbet değil de kelime köküne inince Muhabbet olduğunu anladığımda değiştirme kararı aldım..

 

Bir eksiklik hissettim hayatımda, o da insanlarla altı dolu, derin bir şeyler konuşamıyor olduğumdu. Daha derin bir şeyler konuşabilirdik, konuşurken birbirimize bir şeyler katabilirdik, daha anlamlı geçebilirdi görüşmelerimiz diye düşündüm.

N: Senin hayatına nasıl girdi, nereden başladı bu Muhabbet. Senin kendi hayatında gördüğün hangi eksikler seni bu noktaya yöneltti?

J:

Eskiler tv yokken, sosyal medya yokken dışarı çıkıp sohbet ederlermiş, evlerde buluşup sohbet ederlermiş aslında. Ama bizim jenerasyonda buna artık çok fazla imkan yok. Yeni biriyle tanışmak, muhabbet edebilmek için içki içiyor insanlar, başka sosyalleşme araçları platformları kullanıyorlar ve daha sonrasında bunların verdiği bir özgüvenle, aslında sahte bir özgüvenle muhabbet ediyorlar. Fakat işte bu özel anları kaçmaya başlıyor , kendi arkadaş gruplarında da evlerde toplanıp televizyon açıp televizyon izliyorlar aslında. Çok az insan muhabbet ediyor. Benim hayatımda da bu böyle oldu. Dedim ben yeni biriyle tanışamıyorum, tanıştığım zaman muhabbet edemiyorum, eski arkadaşlarımla görüşemiyorum. Görüşsem de doğru düzgün bir şeyler konuşamıyorum dedim bu insanlarla.  Bir eksiklik hissettim hayatımda, o da insanlarla altı dolu, derin bir şeyler konuşamıyor olduğumdu. Daha derin bir şeyler konuşabilirdik, konuşurken birbirimize bir şeyler katabilirdik, daha anlamlı geçebilirdi görüşmelerimiz diye düşündüm.

Dolayısıyla insanları, arkadaşlarımı toplamaya başladım. Evimde, farklı yerlerde, gruplar halinde, sonra bir konu belirledim, insanlara oyunlar oynatmaya başladım. O oyunlarla beraber, ki bu oyunlar buz kırıcı ( ice breaking) oyunlardı, sonrasında muhabbet etmeye başladık. Sonra fark ettim ki insanların cidden buna ihtiyacı var. Benim asıl ihtiyacım var, dedim kendime. Ve baktım ki birbirini tanımayan insanlar muhabbet etmeye, birbirleri ile samimi olmaya, görüşmeye başladılar. 

N: Mesela ne senin için önemli olan problemler, konuşmak istediğin şeyler ne?

J: Valla bizim konuştuğumuz konulardan örnek vereceğim direkt burada, Özgüven, Şans, Dedikodu, İlişkiler, Cinsiyet Rolleri, Hatalar, Zayıflıklarımız, İsyanlarımız, Anlarımız… Başkasıyla ilgili konuşmak aslında asıl olaydan çıkarak farklı bir şey aktarmaya deniyor dedikodu. Oturup hep beraber dedikodu yapmak değil de dedikodunun bize ne kattığı, bunun dışında Başarı, Kadın-Erkek ilişkisi, yani altı dolu konular aslında hepimizin fikrinin olduğu, belli bir kitabı gelip okuyup konuştuğumuz şeyler yok aslında burada. Herkesin fikrinin olduğu derin konuşulabilecek her konu bizim konumuz aslında. 

Bunun içine para da giriyor,bütün hayatımızı oluşturan her şey aslında, aile, dostluk nedir, şans nedir, arkadaşlık nedir? Gibi gibi bir sürü konu var aslında…

 

Bunun içine para da giriyor, bütün hayatımızı oluşturan her şey aslında, aile, dostluk nedir, şans nedir, arkadaşlık nedir? Gibi gibi bir sürü konu var aslında…

N: Seni bugüne kadar en çok etkileyen ve her gün konuşmak istediğin konu nedir? Bu konuyu her gün konuşabilirim, her gün tartışabilirim dediğin bir konu var mı?

J: Çok güzel bir soru.. 🙂

N: Hepimiz fark etmesek de belli konulara dönem dönem geri dönüyoruz. Mesela ben bir dönem ilişkilere çok takılmıştım. 🙂 Sürekli bunun üzerine eleştirilerimi yapıyordum, bir dönem maddi konulara çok takılmıştım bunun üzerine çok konuşuyordum, parasal konuları çok konuşuyordum şu an kendime diyebiliyorum demek ki o dönem maddi sorunlar yaşıyordum ya da ilişkisel konularda çok sorunlar yaşıyordum. Sürekli bunları dile getirme, eleştirme, konuşma, tartışma ihtiyacı hissediyordum. Bir dönem oluyor insanların özgüvenle ilgili tavırlarına bakıyorum, demek ki kendim özgüven sorunları yaşıyorum. 

Ama sende her zaman konuşabilirim dediğin en önemli konu nedir hayatta?

J: Ya benim de çok dönem dönem değişiyor aslında ama bu dönemde aslında birazcık daha huzurlu olmanın yollarını bulmaya çalışıyor olabilirim. Huzur konusu diyebilirim. 

Çünkü günün sonunda en saf olarak kalan şey huzurlu musun değil misin, mutlu musun değil misin, üzgün müsün, niye üzgünsün, niye üzülüyorsun? Neyi kafana takıyorsun, niye geçmişi- geleceği konuşuyorsun?

N: Bu aralar bende de 🙂

J: Huzur enteresan bir konu. Nasıl başarabiliriz bunu, nasıl insanlar birbirine bu konuda faydalı olabilir, nasıl huzuru sağlayabiliriz. Çünkü günün sonunda en saf olarak kalan şey huzurlu musun değil misin, mutlu musun değil misin, üzgün müsün, niye üzgünsün, niye üzülüyorsun? Neyi kafana takıyorsun, niye geçmişi- geleceği konuşuyorsun?

Şu anda kalma olayı aşırı revaçta aslında ama gerçekten insanın geçmişini-geleceğini düşünmeden yaşayabiliyor muyuz konusu çok seksi bir konu bence. 

N: Güzeeell, en seksi bulduğun konu Huzur.. 🙂

J: Evet 

N: Beni bir dönem irrite etmişti aslında herkes anda kalalım, anda kalalım diyerek geziyordu etrafta. Ben de anlamını yitireceğini hatta yitirdiğini düşünmüştüm. Ama ihtiyacın olduğu anda ise tam olarak ne demek istediklerini anlayabiliyorsun… 

J: Herkes diyorki Fark ettim ben.

Tamam, Fark ettin, peki şimdi ne olacak? 

N: Ne değişecek?

J: Evet, yani ne yapacaksın şimdi? 

Çok güzel bir adım fark etmek de üstüne bir adım koymadığın dakika, her şeyi fark edebiliriz. Ne bileyim şuan işte bu suyum bitti…

(Jamie o sırada bardağa cam şişeden suyu koyuyor ve şişe bittiyor. Şaka değil 🙂 ) 

Bak Fark ettiiimmmm… ama hala susamış durumdayım ben, suyun bittiğini fark ettim. N’apayım? Su söylemeyeyim mi, şimdi ben? 

N’apayım yani? 

Anladın mı öyle bir şeye dönüştü bu. 

Ben işte çok annemin bana böyle davrandığından dolayı obsessive olduğumu fark ettim. 

 

 

N: Evet asıl şimdi bunu nasıl değiştireceğiz? 

J:İstiyor musun böyle olmak yani?

N: Muhabbet ile ilgili katılımcılar katıldıktan sonra kendilerinde mesela bu böyle değişti diyerek seni arıyorlar mı? Ya da muhabbetin sonunda böyle bir şey fark ettim ben diyerek geliyorlar mı? 

N: Gerçi ben fark ettim de.. :)) Sana genel bir soru olarak sormak istiyorum bunu. 

J: Fark ettin mi cidden?

N: Evet, hatta adım adım değiştiriyorum şu anda. Biraz sancılı geçiyor, kendimle inatlaşıyorum ama değiştiriyorum. Zaten farkındalığı fazla olan bir insandım ama dönemsel olarak kapandığım, kaybolduğum bir süreç yaşamıştım ama biraz uzun bir dönem oldu bu sefer… 🙂 

J: Olur, döner o dönem… 

N: Ben biraz daha panikle, koşuşturmacayla geçen bir süreç atlatmışım. Aslında ben cevabımı açıklıyoruma ama sana sormak istediğim bir soruydu bu. 🙂

İnsanlar muhabbetten çıktından nasıl değişimler yaşıyorlar.. 

J: Bir kere Muhabbet’te inanılmaz bir şey hali var, kendimizi ifade etme ve bunu yaparken karşımızdakini dinleme aslında. Yani bunu çok uzun zamandır yapmıyoruz diye düşünüyorum. Mesela birbirimizin gözünün içine bakmıyoruz. İnsanlar birbirinin gözünün içine bakmıyor konuşurken. Sonrasında işte çok fazla uyarıcı var. Her tarafta bir dekor, her tarafta bir telefon sesi, bildirimler falan, dolayısıyla insanlar kendini ifade ettiği için bir kere çok mutlu oluyorlar. Ve bunu yaparken birbirini tanımayan insanlar aynı masada, aynı ortamda olduğu için, otomatik bir dinleme olayı da oluyor, bir saygı oluyor. Dolayısıyla çok daha yakın arkadaşlarımızla birbirimizin sözünü kesme veya onu dinlememe zaten onu biliyorum, zaten tahmin ediyorumun yerine insanlar için dinleme, bir çeşit hatırlama oldu aslında. 

Bir de sonuçta insanlar keyif alıyor, yeni insanlar tanımaktan keyif alıyor. Güzel bir mekanda oturup bir şeyler konuşmak iyi geliyor insanlara, iyi hissettiriyor diye düşünüyorum. 

En çok ifade etme ve dinleme açısından iyi diye düşünüyorum. Eksiklik çünkü.

N: Peki şeyi çok merak ediyorum aslında, programdan çıktıktan iki-üç gün sonra ya Jamie ben böyle bir şey fark ettim, böyle bir şeyi anladım aslında diyen, dönüşleri merak ediyorum, oldu mu?

J: Oldu. Hala düşünüyorum konuştuğumuz konuları, hala bizim hayatımızda şansı biz mi yaratıyoruz? Şans diye bir şey gerçekten yok mu? İşte paraya bakış açımı değiştirdim. Para benim hayatımda zaten olur. Serbest bırakıyorum aslında gibi şeyler oldu. Aslında ben bunu çok da sormuyorum. Herkesin kendi yolculuğu olduğuna inanıyorum. Paylaşmak isteyen tabi ki her zaman paylaşabilir. Ama program sonrasında herkes otomatikman kendi kabuğuna çekiliyor. Biraz düşünüyorlar, ne kadar güzel bir şey konuştum, bu konunun bana denk gelmesinin özel bir sebebi var diye düşünüyorlar sonrasında.. 

Bu nedenle konuyu gelene kadar kimseye söylemiyorum. Herkes soruyor Jamie konu ne, konu ne, n’olur söyle n’olur diye, özellikle söylemek istemiyorum. Çünkü hazırlıklı gelmelerini istemiyorum kimsenin. Oraya geldiklerinde bu konunun onlara denk geldiğini hissetmelerini istiyorum, dolayısıyla bu süreç onların tek başına geçirmeyi tercih edeceklerini bir süreç olabilir onlar için. 

N: Tabi üzerine hala düşünülüyor, bende de etkisi öyle oldu konuşulan konu ile ilgili. Sanki düz bir yolda koşarken konu üzerinden çıkan bir soru ile önüne çıkmış düz bir duvara tosluyorsun ama burada asıl fark etmediğin şey o duvarda bir ayna da olması, sanki kendine koşup kendine tosluyorsun gibi bir an yaşatıyor sana konu..

J: (Jamie Gülmeye başlıyor tam olarak doğru noktada etki etti sanırım diye düşünüyorum bu noktada çünkü ben de aynı şekilde gülmeye ve kendime yakalandığımı hissetmeye başlıyorum), çok çok iyi yaz bunu…

N: (Gülüyorum) Yazarım, yeni mottomuz: Kendinize koşup kendinize tosluyorsunuz.

J: Ya da şeyden de bahsedebilirim. Mutluların varlığından. Mesela ben buna etkinlik olarak başladım, ilk olarak bir mekanda insanlar masalara oturup muhabbet ediyorlardı. Masalara soruları koyuyorduk ve herkese soruları dağıtıp sorup konuşuyorlardı. Hala da öyle. 

Mutlu da İstanbul Production diye bir şirketi var. Mutlu bir gün bu etkinliğe geldi.

N: Gülmeye başladım.

J: N’oldu? (Gülüyor)

N: Mutluların varlığından bahsetmek istiyorum dedin ya 

J: Ayy sen onu şey mi anladın ( gülüyoruz)

N: (Gülmeye devam ediyorum, içimden de Jamie’nin ilk Mutluların Varlığı dediği yer tekrar geçiyor yok ben yanlış anlamışım ama o da cümleye böyle direkt girince benim böyle anlamam çok normal diyorum ve iletişimin ne kadar önemli olduğunun yanında, kısa sürede konuyu nerelere, nasıl çekebileceğini bir kez daha düşünüyorum.)

N: Mutluluktan konuşacaksın sandım.

J: Hay allahım ya… (Gülüyor)

N: Devam et lütfen, pardon. 

J: Yok sorun değil. 🙂 Mutlu şeye geldi, Mutlu bir isim 🙂

Etkinliklerden birine geldi, seninle bir toplantı yapalım mı? Çok beğendim yaptığın şeyi ve ben bunu çekmek istiyorum dedi. Kaydetmek istiyorum ve buna bir Youtube kanalı yapalım dedi. 

Ve onların çok büyük bir katkısı var bu anlamda. Evet Muhabbet her zaman olacaktı etkinlik anlamında, mekanlarda vs ama bir youtube’da böyle izlenebilir bir şey olmayacaktı. 

Ben ona hep şey diyorum Muhabbet Queen.. 🙂

N: Çok güzel, Muhabbet Queen (Muhabbet Kraliçesi)

N: Onlara çok teşekkür ediyoruz o zaman buradan İstanbul Productions a ve Mutlu’ya.. Çünkü bana ilk projeyi anlattığında çok hoşuma gitmişti, tabii ki çok beğenmiştim ama gözümde tam canlandırmamıştım. 

İlk videoyu görene kadar sözlü bir durumdu ancak gördükten sonra aaa tam olarak ne demek istediğini anlayabildim. Ve videolardaki samimiyeti de görüyorsun bunu çok güzel yansıtıyorlar. Bu nedenle gerçekten teşekkür etmek istiyorum. Çünkü insan yüzlerindeki duygular, konuşmalar, o samimiyet verdiği tepkiler, her şey çok doğal. 

 

 

J: Hiç hissettirmiyorlar çekerken. İlk kamera karşısında olmanın verdiği bir tepki oluşuyor tabiki ama o’kadar hissettirmiyorlar ki orada olduklarını bundan kaynaklı inanılmaz bir rahatlama oluşuyor. Ve özgüvenleri yerine geliyor insanların, ben kamera karşısında konuşmazdım konuşabiliyorum diyorlar. 

N: Çok güzel bir şey bu da.Çok merak ettiğim bir şey daha Muhabbet’in gideceği nokta neresi? Nereye ulaşmak, ulaştırmak istiyorsun Muhabbeti, gideceği son nokta neresi olsun istiyorsun, kaç kişiye ulaşmak en fazla gibi hayallerin var mı? 

J: Valla çok büyük hayallerim var tabii ki. Biri bana sormuştu Jamie sen soru yazıyorsun, o’kadar etkinlik yapıyorsun. Buradan çıkıp sana bir şey anlatacağım. 

Ya başka biri yaparsa? 

Lütfen yapsınlar, çünkü hepimizin buna ihtiyacı var. Çünkü ne kadar çok kişiye ulaşırsak o kadar iyi. 

Herkes bunu yapabilir, yeterki insanlara mantıklı, derin, karşındakini hissedebileceğin, gözünün içine bakabileceğin bir ortam sunalım. Tabi ki büyüsün istiyorum; aklımda böyle kocaman eventler

var, plajda yapmak istiyoruz, kalabalık gruplarla yapmak istiyoruz. Böyle bir sürü eventler var.

 

Nereye gideceğini belirlediğimizde biz vermiyoruz kararını evren veriyor. Biraz da ona bırakıyorum. Bu çalışmadığım anlamına gelmiyor tabii ki çalışıyorum ama evren belirliyor yönünü. 

N: Dağın tepesinde yapın gelirimmm 🙂

J: Kamp yapıp muhabbet edebiliriz iki gün boyunca falan, aklımda böyle şeyler var. Ben hayal kuruyorum tabi ki ama kendiliğinden akıyor. Mutlu’yu ben bulmadım mesela, kendi evrildiği bir yön var birazda yolculuğun keyfi burada bilmemekte. 

O bilmediğim içinde biraz da bırakıyorum. Bu uğraşmadığım anlamına gelmiyor. Biz uğraşıp nereye gideceğini belirlediğimizde biz vermiyoruz kararını evren veriyor. Biraz da ona bırakıyorum. Bu çalışmadığım anlamına gelmiyor tabii ki çalışıyorum ama evren belirliyor yönünü. 

N: Evet, bunu kabul ettiğim dönemdeyim ben de…

J: Mesela söyleyebilirim. 5 bin kişilik bir event yapmak istedim. Olmadı mesela olsun, ne yapabilirim belki başka bir gün 10 bin kişilik bir event gerçekleştirdim. Youtube kanalım şu kadar olsun isterim ama olur olmaz insanlar izler izlemez o artık onlara kalmış.

N: Yazıyor musun hayallerini? 

J: Yazmıyorum. Hayal kırıklığından korkan biriyim. Çünkü hayal kırılmasın yani uçucu bir şey o gidiyor, tekrar geliyor, gidiyor geliyor. Korkuyorum sanırım. Bende de var büyük özgüvensizlikler, belkide özgüvensizliğimi kırmak için bunu yapıyorum. İlk çıkış amacı bu bile olabilir.

N: Ama meydan okuyorsun kendine burada… 

J: Tabii canım, ohhooo büyük meydan okuma..

Gülüyoruz.

J: Bayılırım, üstüne üstüne gideceksin yani…

J: Bir şey söyleyecektim neydi, dur unuttum.

N: Ne konuştuk, dur eventler, hayaller, etkinlikler…

J: Heh buldum. TED Talks’a çıkmak istiyorum mesela…

N: Eeee varmış işte..

J:Sunumun bile hazır yani

N: Gerçekten mi? 

J: Evet, kafamda ama.. Ama neden bilmiyorum.

N: Aslında insanlara ulaşmak istiyorsun gibi geliyor bana.. Olabildiğince çok insana doğru bir amaç uğruna ulaşmak istiyorsun. Yani dokunuyorsun insanlara Jamie, bana dokunuyorsun, herkese dokunuyorsun… Burada 

J: Ama şeyde kendimle çelişiyorum biraz, Muhabbette bir lider yok. Evet, fikri ben buldum çok muazzam bir şey gibi gözüküyor ama çok basit bir fikir aslında. 

N: Ama çok değerli bir fikir. 

J: Çok değerli ama TED Talks da insanların artık şeyden sıkıldığını düşünüyorum. Biri çıkıyor bir şeyler anlatıyor çok güzel, fakat işte bu konuşmayı yapan kişi şey diyor ya; İnteraktif bir ortamdır, istediğiniz zaman bana soru sorabilirsiniz, katılabilirsiniz. Ama kimse el kaldırma, söz hakkı alma, konuşmaya cesaret edemiyor. 

Çünkü orada ben seyirci o konuşmacı. Acaba soru sorsam diğer seyirciler ne der, ne düşünür, nasıl soru sorabilirim, böyle mi konuşsam, böyle mi sorsam, nasıl söz alsam diye düşünüyor. Karman çorman bir şey oluyor. 

O yüzden Muhabbette bir lider yok, herkes konuşuyor, herkes muhabbete katılıyor, herkes paylaşıyor. Burada bir katman yok mesela, orada bir katman var. 

 

Bu nedenle TED Talks dediğimde kendimle çelişiyorum. Oranın da bir yolu var mesela…

N: Mesela TED Talks’u muhabbet kıvamında uygulayabilirsin. 

Herkesin konuştuğu dahil olduğu.. 

Bir sonraki proje TED Talks X Muhabbet bence 

J: Onlar bunu kabul etmez bence ama

N: Niye? Ben hiç negatif cümle kuramayacağım. 

J: Bakalım hayırlısı, inşallah.. 

N: Bence olmayacak bir şey değil, ama insanlara eşitlikçi sunumlar gerçekleştirmesi konusunda bir yenilik ortaya çıkartabilirsin.

J: Olabilir. Mesela Oturayım ben Başarı konuşayım herkes dinlesin olur mu bu? Ya da para konusunda ben ahkam kesemem ya da ne bileyim ben bu ya da başka bir konuda tek başıma konuşup başkası dinlemesin, yani beraber konuşalım istiyorum. Yani şu an yaptığımız şeyi yapmak istiyorum. Beraber konuşalım. Altında yatan şey bu yani.

N: Bu yıl içinde gerçekleşecek Muhabbet takvimin var mı? Ne sıklıkla ilerleyecek? Neler bekliyor bizi? Haftalık mı paylaşıyorsun? 

J: Haftalık paylaşıyorum direkt. Youtube da haftalık paylaşılıyor. 

Etkinlikler şu anda ayda bir gerçekleşiyor.

Youtube videoları da haftalık çıkıyor. 

Aslında kurumsal şirketlerle çalışmalar yapmak istiyorum. Çünkü işten eve geliyorlar nasıl geçti günün sorusuna çok kötü geçti, çok yoğun geçti, çok çalıştım diye cevap veriyorlar. 

Çok mutsuzlar, çok iş konuşuyorlar ve sürekli verimsizlik hissediyorlar.. Bunu değiştirmek istiyorum, iş dışında başka bir şey konuşabileceklerini düşünüyorum. Yani burada ciddi bir sorun var. İnsanların çok daha başka şeyler konuşabileceklerini düşünüyorum, eşiyle, arkadaşlarıyla daha verimli, keyifli iş dışında bir şeylerden bahsedebileceklerini düşünüyorum. Ve bunu sağlamak istiyorum.

N: Aslında yöneticilerin düşünce yapılarını değiştirmemiz gerektiğini düşünüyorum burada. Çünkü çok ciddi bir at yarışına soktukları için insanları insanlar o stresle eve dönmek zorunda kalıyorlar. İşlerini de yanlarında götürüyorlar bu da bir performans düşüklüğü sağlıyor temelinde.

İnsanların bu mutsuzluğuna çare bulması gerektiğini düşünüyorum.

J: Yani kurumsal şirketlerde rekabet olmasını çok iyi anlıyorum. Daha çok bizim ülkemizde bu sorun ciddi var. İnsanların bu mutsuzluğuna çare bulması gerektiğini düşünüyorum. insanlar birbirini sevmiyor, herkes birbiri ile kavga ediyor, birbirinin arkasından konuşuyor. O yüzden böyle muhabbet ortamının çok ciddi fayda yaratabileceğini düşünüyorum. 

 

N: Aslında çok ciddi bir güven ortamı yaratabilirsin bu sayede çok ciddi bir performans artışı da oluşur şirketlerde. Özellikle bu rekabetin en üst düzeyde olduğu, maaşların yüksek oranlarda, pozisyonların aşırı bir hırsa sebep olduğu yurtdışı bazlı olan şirketlerde çok ciddi bir fark yaratır. 

J: Düşünsene herkes birbiri ile mail yoluyla konuşuyor, facetime ile toplantı yapıyorlar hiçbir birebir etkileşim söz konusu değil. Her şirket için söylemiyorum bunu tabii ki. Herkes bir biri ile yarışıyor. Samimiyet ortamı yok. Şirketlerin ilk başta yapması gereken birbiriyle alakalı olan herkesin birbiri ile iyi geçinmesini sağlamak, iyi geçinmeseler bile ilk adım olarak onları belli bir şekilde birbiriyle iletişime geçirmek. Ondan sonra zaten iş akışında devam eder.

N: Evet, işte o noktada kimin neyi tamamlayacağını, kimden yardım isteyebileceğini de bu samimiyet ortamında bilir ve rahatça paylaşımda bulunabilirsin. Doğru proje de yaratılır, başarılı iş de çıkar. Muhabbet ile Türkiye performansını değiştirebilirsin valla, Türkiye’deki 

J: Hayallerimi sordun biraz uçuk biraz uçak yani.  

N: Hiç uçuk değil, hiç değil. Gerçekleştirilemeyecek bir şey değil. 

N: Basit dedin ya ben o kelimeyi şuan değiştirmek istiyorum. 

J: Değiştirelim. 

N: Çünkü bana basit bir fikir diyorsun ama hayatta en kolay ulaşabileceğimiz, en basit, en saf, en çok ihtiyacımız olan şey su baktığımızda ama olmadığında,  yani olmazsa hiçbirimiz olmayacağız. Biz şu an aslında tükendiğimiz ve bittiğimiz bir noktadayız ve senin çıkardığın şey ise bir kuyudan su bence. Benim kendi içimde hissettiğim.

J: Çok iyi bunu ben söylemişim gibi paylaşabiliriz. İnanılmaz bir tanım mükemmel..

Gülüyoruz. 

N: Jamie’nin kuyusundan su çıkartıyoruz Muhabbette. 🙂

J: Son bir şey eklemek istiyorum. Aslında ben Muhabbeti Oyunu Değiştirici olarak görüyorum. İngilizcesi daha seksi Game Changer diye. Bu konuda iddialıyım hedefim o aslında. Etkinliğin kendisi ile, insanlar üzerinde yarattığı pozitif geri dönüşlerle, tüm dış uyarıcılardan belirli bir süre uzak kalarak, video çekim kalitesi ve tarzıyla, insanların farklılıklarıyla, özgür iletişim imkanıyla, saygıyla ve sevgiyle,  faydalı ve keyifli bir oyun değiştirici olarak görüyorum.

Çok Teşekkür ediyorum, 

Ben teşekkür ederim.

 

 

Röportaj: Nurcan İbrahimoğlu

Önerilen Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir