Sizlere yeme bozukluğu ile ilgili bilgiler aktarmaya çalışacağım. Hepimiz zaman zaman “DUYGUSAL AÇLIĞA” yenik düşebiliriz. Ama duygusal açlık sık sık kapınızı çalmaya başladıysa bunun altında kesinlikle psişik bir takım olumsuzluklar vardır.
AŞIRIYA KAÇARAK YEMEK YİYENLERİ 2 GRUBA AYIRALİRİZ:
1- Damak zevki iyi olanlar.
2- Damak zevki iyi olmayanlar.
DAMAK ZEVKİ İYİ OLANLAR
• Bunlarda yemek yemede zevk ve haz doruk noktadadır.
• Hiç üşenmeden sevdikleri yiyecekler için kilometrelerce yol kat edebilirler.
• Günü birlik, Bursa’ya gidip kebap yiyip dönenleri bile görebilirsiniz.
• Sevdikleri restoranların telefonları, kendi ev telefonları gibi hafızalarına kayıtlıdır.
• Arkadaşlarına orada sunulan yemeklerin kalitesinden bahsederler ve onları oraya yönlendirmek için baskı
kurarlar.
• Gidip gitmediklerini de kontrol ederler.
• Sevdikleri bir yiyeceğin tarifini almadan o mekanı terk etmezler.
• Akılları güçleri hep yemek yemededir.
• Sabah kahvaltıda iken öğle yemeğini düşünürler.
• Öğlen olur, akşam kendim için ne pişirmeliyim düşüncesi içinde hep yaşantıları geçer.
• Sohbetleri hep yemek üzerine yoğunlaşır.
• Nasıl “futbol kolikler” varsa, bunlarda aynen onlar gibi yaşantılarında hep “yemek yeme” vardır.
DAMAK ZEVKİ İYİ OLMAYANLAR
• Yemek yemede, hissedilen zevk ve hazdan çok uzaktırlar.
• Bunlara o nedenle “pisboğazlar” adını verirsek inşallah alınmazlar.
• Burada yemek yeme bir el ve ağız alışkanlığından ibarettir.
• Tatlı tüketir, gidip üzerine turşu yer.
• Tencereden eliyle yemek atıştırır.
• Hatta sizin tabağınızdan bile yemek almaktan hiç sakınmazlar.
• Çorbayı, kaşık yerine kaseyi ağızlarına dikerek içerler.
• Yemekler leziz ve kaliteli olmuş onlar için hiç önemli değildir.
• Ne bulurlarsa anında midelerine indirirler.
NEDENLERİ
• Bu tip yemek yemenin altında büyük bir “ÖZVERİ” duygusu yatar.
• Bu tip kişiler hayatta kendileri için yaşamayı pek beceremezler.
• Hep başkalarını mutlu etmek için didinip dururlar.
• Mutluluğu, aşırıya kaçarak yemek yiyerek yakalamak isterler.
• Ne yazık ki yemek yiyerek de mutluluğu da yakalayamazlar.
• “ANNELİK İÇGÜDÜSÜ” : Kendi annesinden gördüğü her şeyi, yarın anne olduğunda o da evlatlarına yansıtır.
• Anne doğurur, besler, büyütür. Bu sorumlulukların yükü karşısında yeme bozukluğu içerisine girebilir.
• “BASKI ALTINDA BÜYÜYEN ÇOCUK” ; Ergenlik çağına geldiğinde aşırı yemek yiyerek bu baskıdan kendini uzak
tutmaya çalışır.
• Ne zaman yemek yeme ile özgürlük arasında bir bağlantının olmadığının farkına vardığı anda iş işten geçmiş
olur.
• “ANNEANNE ve BABAANNE” yanında büyüyen çocuklar.
• Bir yandan torun sevgisi, diğer taraftan akşam torunlarının anne ve babaları geldiği zaman, “anneannem beni aç
bıraktı” cümlesini duymak istemezler.
• O nedenle tabak ve kaşık ellerinde, sabahtan akşama kadar torununun peşinde dolaşırlar.
• “ÖDÜLLER” : Tabağındaki yemekleri sıyır sana çikolata vereceğim, son lokmanı ağzına at yoksa arkandan ağlar,
sana beddua eder. Tabağında pirinç tanesi kalırsa o kadar çocuğun olur gibi yaklaşımlar çok yanlıştır.
• Bu tip yaklaşımlar çocuğunuza ergenlik çağında aşırı yeme çemberine sokabilir.
• “BESLENME ALIŞKANLIĞINDAKİ YANLIŞLIKLAR” sizleri zamanla yeme bozukluğuna itebilir.
KURTULMA ÇARELERİ
• Aşırı yiyecek türünü beyninizde bulun.
• Şöyle sakince düşünürseniz bunları çok kolay bulabilirsiniz.
• Kimi kebapçı, kimi tatlıcı, kimi ise börekçidir.
• Şayet aşırı yiyecek türlerini bulmadığınız sürece onlarla mücadele etmenizde güç olur.
• “Özveriyi” azaltın, kendiniz için yaşamayı da öğrenin.
• Önce “Ben” diyebilin.
• Kendiniz için azda olsa bencil olun. Bu bencillik herkesin olduğu gibi sizinde hakkınız olduğunu asla unutmayın.