Bozulmuş Yeme Tutumu Nedir?
Bozulmuş yeme tutumu, ‘sağlıksız veya uyumsuz yeme davranışı sergilemek’ olarak tanımlanabilir (Reba-Harrelson et al., 2009). Kişilerin bedenlerine ve yediklerine karşı tutumlarında yaşanan işlevsiz düşünce ve davranışları içerir. Bu davranışların arasında: yediklerimizi kısıtlamak ve besinlerle ilgili katı kurallara sahip olmak, aç olmadığımız halde sürekli olarak rahatsız hissettiğimiz derecelere kadar yemek, yediklerimizi yakmak için istifra etmek, laksatif kullanmak veya ekstra egzersiz yapmak gibi davranışlar bulunmaktadır.
Bozulmuş yeme tutumlarının ortaya çıkışını biyopsikososyal model ile açıklamak mümkündür (Castillo & Weiselberg, 2017). Bu modele göre bozulmuş yeme tutumlarının gelişiminde rol oynayan faktörler biyolojik (genetik ve nörokimyasal), gelişimsel, psikolojik ve çevresel faktörler ile açıklanabilir. Aynı zamanda ‘ideal’ bedene sahip olmakla ilgili sosyokültürel beklentiler, kişinin kendi karakteristik özellikleri, dürtüsel ve/ya mükemmeliyetçi bir yapıya sahip olmak bozulmuş yeme tutumları için risk faktörüdür (Keel & Forney, 2013).
Mükemmellikçilik
Besinler bizi hayatta tutar. Bu yüzden onlarla kurduğumuz ilişki hayatımızın her alanını etkiler. Yaşadığımız toplumda ‘sağlıklı beslenme’ arzusu ve ‘zayıf’ bir bedene sahip olma isteği bir ‘trend’ haline gelmiştir ve hayatımızı yaşamamızı sağlayan bedenimizin ‘ideal’ olarak nasıl görünmesi gerektiğine dair diyet endüstrisi tarafından çok fazla manipülasyon yapılmaktadır. Aslında ‘ideal’ olma isteği, daima toplumumuzda desteklenen ‘en iyi’ ‘mükemmel insan’ olma baskısının sadece bir teşekkülüdür. Mükemmel olma, mükemmelleşme arzusu hiçbir zaman elde edemeyeceğimiz bir hayalin peşinden koşmaya benzer. İstediğimiz hedeflere ulaştıkça değişen ve evirilen bu tanım, sınırsız bir yapıya sahiptir. Beraberinde baskı, yetersizlik ve değersizlik hislerini taşır. Bozulmuş yeme tutumunun altında yatan mekanizmalardan biri bu arayıştır. Mükemmel olmak isteyen insan, bu standardı hayatının her alanında uygulamaya teşebbüs eder ve bu kişinin bedeniyle ve besinlerle ilişkisini derinden etkiler. Benlik algısı kişinin kendiyle ilgili düşünceleri anlamına gelir ve birçok bileşenden oluşmaktadır. Kendi anılarımızla ilgili inançlarımız, karakteristik özelliklerimiz, değerlerimiz ve yeteneklerimiz, hedeflerimiz, ideal benliğimiz, kendimizle ilgili olumlu ve olumsuz değerlendirmelerimiz, ve bunların sonucu olarak kendimize ne kadar değer verdiğimizi kapsamaktadır (Kemph, 1969).
Yediklerimizi veya bedenimizi mükemmelleştirmeyi denemek bir yandan bize bir ‘kontrol’ hissiyatı vererek kısa dönemde benlik algımızda olumlu bir değişime yol açabilir. Ancak uzun dönemde bu kontrol hissi aksine ‘kontrol kaybı’ yaşıyormuşuz gibi hissettirebilir. Bunun sebebi yediklerimizin ve beden şeklimizin bizim istek ve irademiz dışında biyolojik, genetik ve çevresel birçok etken tarafından şekillendirilmesidir. ‘Set point’ modeli, bedenimizin biyolojik sinyaller tarafından kontrol edilen, önceden belirlenmiş genetik bir ağırlığı olduğuna dair bir teoridir. Bu modele göre, bedenimizin ağırlığı çoğunlukla genlerimiz tarafından belirlenir ve bizi belirli bir aralıkta tutan düzenleyici bir iç sisteme sahiptir. Bu yüzden beden şeklimizi kısa dönemde etkileyebiliyor olsak da, uzun dönemde bu sistem bedenimizin kendi genetik aralığına dönmesini sağlar (Müller et al., 2018). Bu noktada kişi aslında tam kontrol sahibi olmadığı bir alanda kendi başarı, değeri ve yeterliliğini ölçmeyi deniyor olabilir. Bu da istediği sonuçları gördükçe kendini başarılı, değerli ve yeterli hissetmesine, ancak istemediği sonuçlarla karşılaştığında ise (örneğin, bedeninde tekrar bir kilo artışı olduğunu gözlemlemek) tam tersi hissetmesine yol açar. Bu sebeplerden ötürü kendi değerimizi bedenimize bağlamak bozulmuş yeme tutumlarına yol açar. Kişi kontrol kaybı yaşadığını düşündükçe bedeninin sınırlarını kabul etmektense, kontrolü arttırmayı deneyebilir, bu da kısır bir döngü oluşturarak bozulmuş yeme tutumlarını devam ettirir veya tanısal olarak bir yeme bozukluğuna evirilmesine yol açabilir.
Beden Hiyerarşileri & Öz-Değerlendirme
Bu bilgiler doğrultusunda, benlik algımız ile tükettiğimiz besinler arasında önemli bir ilişki olduğunu görürüz. Öz-değerlendirmemizin içerisinde beden algımızda yer almaktadır. Beden algısı, bedenimizin zihnimizde canlandırdığımız imgesidir (Slade, 1994). Beden algısı sosyal etkenlerden etkilenebilecek sübjektif bir yapıya sahiptir. Beden idealleri yaşadığımız çağ, kültür, yaş ve gruptan etkilenerek tarih içerisinde değişkenlik göstermiştir (Jackson et al., 2022). Batı kültürlerinde zayıf olmakla bağdaştırılmış karakteristik özellikler vardır, zayıflık çekicilik, zarafet, özdenetim ve gençlik ile bağdaştırılmıştır (Lowy et al., 2021). Bu da zayıflığı ve şişmanlığı belirli karakteristik özelliklerle bağdaştırarak, zayıf ve şişman bireyler arasında bir ayrımcılığa yol açmaktadır. Zayıf veya şişman olmakla bağdaştırdığımız anlam, tamamen kültür tarafından inşa edilmiştir ve hiçbir nesnel temele dayanmamaktadır. Ancak beden-temelli hiyerarşiler oluştuktan sonra, ne yazık ki toplumun şişman bedene sahip olan bireylere karşı bakış açısı ve davranışları değişmiştir. Bunun sonucunda, şişman bedene sahip olan bireyler hem iş yerinde hem özel hayatlarında ciddi bir ayrımcılığa uğramaktadır. Beden şeklimize bağladığımız anlam yaşadığımız toplum ve kültür tarafından büyük derecede etkilenmektedir. Ancak son zamanlarda yapılan araştırmalar (Soh et al., 2006) beden imajı endişelerinin artık sadece belirli kültürlerde değil, dünya çapında görülen bir sorun olduğunu göstermektedir. Beden imajı sorunları bozulmuş yeme tutumları ve genel ruh sağlığı sorunlarına yol açtığı için bu durum dünya çapında halk sağlığı açısından ciddi sorunlar teşkil etmektedir.
Türkiye’de Bozulmuş Yeme Tutumu
Beden imajı sorunlarını ele alırken Türkiye çapında bu soruna odaklanmak birçok açıdan önemlidir. Normalde Türkiye’nin İslami siyasi kimliği Batılı kültürlere karşı olarak kurulmuş olsa da, Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne üyelik başvurusuyla ulusal kimliğinde bir değişim yaşanmış, Batı kültürüne daha yakın bir kültür oluşmuştur (Daği, 2005). Dünyanın 10 farklı bölgesini kapsayan bir araştırmaya göre, gelişmekte olan ülkelerde beden memnuniyetsizliği ile Batılı medyaya maruz kalma arasında bir bağlantı vardır (Swami et al., 2014). Gelişmekte olan bir ülke kişi başına düşen gayri safi yurtiçi hasılasını artırdıkça, diğer yabancı ülkelerle etkileşimleri de artar (Firdevs Savi-Çakar & Sevil Savi-Karayol, 2015) Bu etkileşim arttıkça Batılı kültürlerin güzellik algılarına maruziyet de artmaktadır, bu da Doğu kültüründeki kadınların Batılı güzellik ideallerini içselleştirmesine yol açar. Ülkenin kimliğinde yaşanan değişiklikler beden imajına bakış açımızı da etkilemiştir. Türkler geleneksel olarak daha dolgun bedenlere hürmet ederken, artık idealleştirilen beden imajı genel olarak Avrupa ülkelerinde aynı beden şekli olmaya başlamıştır ve ‘ince’ bir bedene sahip olma isteğiyle bunun yol açtığı diyet yapma davranışı Türkiye’de diğer Avrupa ülkelerine oranla aynı seviyededir. (Mikolajczyk et al., 2010; Swami, Frederick et al., 2010). Türkiye’nin hem coğrafi hem de kültürel olarak Avrupa ile Asya arasındaki bağlantı oluşturan konumu, Batı Avrupa’nın beden ideallerinin özümsenmesine ve böylelikle toplumda yüksek oranlarda beden memnuniyetsizliği ve bozulmuş yeme tutumlarının yaşanmasına yol açmıştır (Canpolat et al., 2005). 2008 yılında toplanan verilere göre, Türk kadınlarında yeme bozuklukları gelişmiş ülkelere göre daha yaygın görülmektedir (Mikolajczyk et al., 2010; Swami, Frederick et al., 2010). Araştırmalara göre kadınlar beden şekli ve genel fiziki görünümlerine erkeklerden daha çok anlam yüklemektedir, bu da bozulmuş yeme tutumlarının kadınlarda daha sık görülmesine yol açar. Yeme davranışını etkileyen diğer faktörler ise beden kitle indeksi, beden memnuniyetsizliği ve sürekli olarak diyet yapma davranışıdır (Kartal, 2011).
Duygularla Baş Etmek
Besinleri bazen duygularla baş etmek için kullanırız. Gündelik olarak bir çok farklı stresör ile baş ettiğimiz dünyada, besinler bize haz vererek bir kaçış sağlayabilir. Aslında duygularla baş etmek için besinlere başvurmak çok insanı bir davranıştır ancak yapı olarak duygusal varlıklar olduğumuz için her duygumuzla baş etmek için besinlere başvurursak bu uzun dönemde psikolojik ve genel sağlık sorunlarına yol açabilir.
İnsanoğlunun çok boyutlu yapısı aslında hayatta kalmak için temel olan kendimizi besleme gibi bir davranışın bile ne kadar çok mekanizmadan etkilendiğini göstermektedir. Bu yüzden diğer motivasyon ve isteklerimiz, genetik altyapımız, karakteristik özelliklerimiz ve içinde bulunduğumuz kültür/toplum yeme davranışımızı şekillendirmektedir. Dolayısıyla bozulmuş yeme tutumu oranlarının azalması sadece bireysel değil aynı zamanda toplumsal boyutta ele alınması gereken ciddi bir konudur. Örneğin Türkiye’de birçok kişi ailesi tarafından kilo verme baskısı altındadır veya sosyal birlikteliklerde ‘kilo almışsın, vermişsin’ yorumları çok sık duyulmaktadır. Bu yorumlar toplumumuzda normalleştirilmiş olmasına rağmen, aslında bireylerin özel sınırını aşmaktadır ve sürekli olarak maruz kalındığında beden şeklimizin öz-değerlendirmemizde çok önemli olduğu düşüncesini pekiştirir ve de bozulmuş yeme tutumlarını devam ettirir. Buna karşı mücadele etmek, bireylerin sınırlarına saygı duymamızı, bedenleri hakkında düşüncelerimizi sorulmadığı takdirde paylaşmamamızı ve kendi içselleştirilmiş şişmanlık fobimiz üzerinde çalışmamızı gerektirir. Burada bireysel olarak her şeyden önce kendi inançlarımızı sorgulamamız ve değiştirmemiz gerekir. Bireyler değiştikçe toplum şekillenir, toplum değiştikçe bireyler bedenleri üzerinden ayrımcılığa uğramadıkları için kendilerini bedenleri üzerinden yargılamayı bırakabilir ve beden-temelli hiyerarşiler bozulabilir.
Referanslar
Canpolat, B.I. et al. (2005) “The relationship between dieting and body image, body ideal, self-perception, and body mass index in Turkish adolescents,” International Journal of Eating Disorders, 37(2), pp. 150–155. Available at: https://doi.org/10.1002/eat.20081.
Castillo, M. and Weiselberg, E. (2017) “Bulimia nervosa/purging disorder,” Current Problems in Pediatric and Adolescent Health Care, 47(4), pp. 85–94. Available at: https://doi.org/10.1016/j.cppeds.2017.02.004.
Firdevs Savi-Çakar and Sevil Savi-Karayol (2015) “The impact of body image and self-esteem on Turkish adolescents’ subjective well-being,” Journal of Psychology Research, 5(9). Available at: https://doi.org/10.17265/2159-5542/2015.09.005.
Daği, I.D. (2005) “Transformation of Islamic political identity in Turkey: Rethinking the west and Westernization,” Turkish Studies, 6(1), pp. 21–37. Available at: https://doi.org/10.1080/1468384042000339302.
Jackson, A.M. et al. (2022) “Body image and eating behaviors: A latent profile analysis,” Body Image, 41, pp. 396–405. Available at: https://doi.org/10.1016/j.bodyim.2022.04.013.
Keel, P.K. and Forney, K.J. (2013) “Psychosocial risk factors for eating disorders,” International Journal of Eating Disorders, 46(5), pp. 433–439. Available at: https://doi.org/10.1002/eat.22094.
Kemph, J.P. (1969) “Erik H. Erikson. identity, youth and crisis. New York: W. W. Norton Company, 1968,” Behavioral Science, 14(2), pp. 154–159. Available at: https://doi.org/10.1002/bs.3830140209.
Lowy, A.S. et al. (2021) “Body image and internalization of appearance ideals in black women: An update and call for culturally-sensitive research,” Body Image, 39, pp. 313–327. Available at: https://doi.org/10.1016/j.bodyim.2021.10.005.
Müller, M.J. et al. (2018) “Recent advances in understanding body weight homeostasis in humans,” F1000Research, 7, p. 1025. Available at: https://doi.org/10.12688/f1000research.14151.1.
Reba-Harrelson, L. et al. (2009) “Patterns and prevalence of disordered eating and weight control behaviors in women ages 25–45,” Eating and Weight Disorders – Studies on Anorexia, Bulimia and Obesity, 14(4), pp. 190–198. Available at: https://doi.org/10.1007/bf03325116.
Slade, P.D. (1994) “What is body image?,” Behaviour Research and Therapy, 32(5), pp. 497–502. Available at: https://doi.org/10.1016/0005-7967(94)90136-8.
Soh, N.L., Touyz, S.W. and Surgenor, L.J. (2006) “Eating and body image disturbances across cultures: A Review,” European Eating Disorders Review, 14(1), pp. 54–65. Available at: https://doi.org/10.1002/erv.678.
Swami, V. et al. (2014) “Body image among female university students in Turkey: Concurrent translation and validation of three body image measures,” International Journal of Culture and Mental Health, 8(2), pp. 176–191. Available at: https://doi.org/10.1080/17542863.2014.917117.
Tatiana Bernard
Bahçeşehir Üniversitesinin Psikolojik Danışmanlık ve Rehberlik bölümünden onur öğrencisi olarak mezun oldum. Yüksek lisansımı (Master of Science) Londra’nın önde gelen tıp fakültesinde (University College London, UCL) Yeme Bozuklukları ve Klinik Beslenme üzerine bitirdim. (UCL 2020 QS üniversite sıralamalarına göre Londra’da birinci, dünya çapında ise ilk 10’a girmiştir.) Kent Üniversitesinde ikinci masterımı Klinik Psikoloji alanında tamamladım.
[…] olarak, yemek alışkanlıkları zaman içinde teknoloji, kültürel değişimler, ekonomik faktörler ve yaşam tarzı değişiklikleriyle büyük ölçüde değişti. Beslenme […]