BİR AYLIK BESLENME MARATONUNA DİKKAT

Ramazan geldi ve “Nasıl beslenmeliyiz? Doğru beslenme nasıl olur? Oruç tutmayı bir diyet programı haline getirebilir miyim ?” gibi sorular hepimizin kafasını kurcalamaya başladı. Hepimizin de iyi bildiği gibi son yıllarda sahur ve iftar arası geçen süreler hayli fazla, 17-18 saat kadar süren bir açlık durumu söz konusu. Bu durumda uzun süre aç kalan vücudumuzda çeşitli değişiklikler meydana gelmesi kaçınılmaz oluyor.  Hareketliliğimizin de azalmasıyla metabolizmamız yavaşlıyor. Hal böyle olunca biz de Ramazan ayı için vereceğim küçük ipuçları ile hem aklımıza takılan sorulara cevap bulalım hem de metabolizmamız için alternatif çözümler arayalım. İşte Ramazan ayında unutmamamız gereken 10 altın kural;
SAHURSUZ ORUÇ OLMAZ! En çok hataya düşülen nokta sahur yapmamaktır. Yapılan araştırmalar oruç tutulacaksa mutlaka sahura kalkılmalı diyor. Sahur yapmamak metabolizmamızın yavaşlamasına, yetersiz enerji alımına ve gün içinde işlevsel kayıplar yaşamamıza neden olabilir. Rutin hayatımızda nasıl öğün atlamamaya dikkat ediyorsak burada da öğünlerimize itina göstermeliyiz.
Sahur da ağır gelecek yağlı yiyecekler yerine protein içeriği yüksek besinler tercih edilmelidir. Protein içeriği yüksek besinler midenin boşalmasını geciktirdiği için uzun süre tokluk hissi sağlamada yardımcıdır. Özellikle örnek protein kabul ettiğimiz yumurtayı herhangi bir sağlık problemimiz yoksa eksik etmemekte fayda var. Araştırmalara göre iştah kontrolü üzerinde etkisi olan yumurta gün içerisinde tokluk hissini destekleyici niteliktedir. Bunlara ek olarak tüketeceğimiz 1 porsiyon süt veya yoğurtta tok kalmamıza yardımcı olacaktır.
Aşırı tuzlu, baharatlı, şerbetli yiyeceklerden ve şarküteri ürünlerinden uzak durmalıyız. Bu besinler gün içerisinde su kaybına ve susuzluğa neden olmaktadır.
Açlık hissimizin yoğunlaştığı iftar vaktinde aşırı hızlı ve fazla yemek yememeye dikkat etmeliyiz.  Yediğimiz takdirde kan şekerimiz ani çıkış ve inişlerin olduğu bir durumla karşılaşabilir. Bu da bizi halsiz ve yorgun hissettirir. Ayrıca uzun süre boş kalmış mideye ağır iftar yemekleriyle yüklenmemeliyiz. Daha hafif yemekler tercih etmeliyiz.
İftarda yemeklerimizi küçük porsiyonlar halinde ve yavaş yavaş tüketmeliyiz. Hatta mümkünse önden çorba ve salatamızı tükettikten sonra 5-10 dakikalık minik aralar vererek ana yemeğimize geçmeliyiz. Böylelikle tokluk hissimizi sağlayarak aşırı yemek yemekten kaçınmış olacağız.  Bir başka önemli nokta ise hazımsızlık ve kabızlık şikayetlerini önlemek için bol sebze ve ölçülü porsiyonlarda meyve tüketmeye dikkat etmeliyiz.
İftar vaktinde boş olan midemize çok miktarda sıvı yüklememeye de özen göstermeliyiz. Midemizi sıvı ile doldurup hacim artışına neden olmamak için iftar ve sahur arasında 2,5 lt suyu dağıtarak içmeyi unutmamalıyız. Gün içerisinde mineral kaybeden vücudumuza su içerek en güzel iyiliği yapmalıyız.
İftar – sahur arasına ara öğünler eklemeliyiz böylelikle bir anda midemize yüklenmek yerine sık ve azar azar öğün yaparak daha sağlıklı bir yol izlemiş oluruz.
Yapılan araştırmalar süt, yoğurt ve ayran tüketimine dikkat edilmesi gerektiğine dikkat çekiyor. Günde 2-3 porsiyonun altına düşmemeye özen göstermeliyiz. Hafta da 2-3 kere tatlı ihtiyacımızı 1 porsiyon sütlü tatlıyla karşılayarak bu durumu daha tatlı bir hale de çevirebiliriz.
Yavaşlayan metabolizmamızı hızlandırmak için iftar sonrasında en az yarım saatlik yürüyüşler yapmamızda fayda var bunu da unutmamalıyız.
Son olarak gördüğümüz gibi oruç bir diyet listesi değildir. Aksine metabolizmamızı yavaşlatır. Yapılan bir çalışmada da orucun kesinlikle zayıflamak için kullanılmaması bu durumun metabolizmayı bozduğu, sadece kas ve su kaybının görüldüğü vurgulanmıştır. Biz orucumuzu açtıktan sahur bitimine kadar vücudumuza uygun beslenme planına göre hareket etmeli ve yeterli enerji alımını gerçekleştirmeliyiz.
Vücudumuzu sevelim ve ona iyi bakalım.

Önerilen Makaleler